PROF. DR. GÜLDENİZ KARADENİZ ÇAKMAK VE PROF. DR. ALİ UĞUR EMRE'DEN YAYIN ÖZETLERİ

Prof. Dr. Güldeniz Karadeniz Çakmak ve Prof. Dr. Ali Uğur Emre'den yayın özetleri

Yayın özetleri

Thyroid:2017;27(5):632-640.

Primer tiroid karsinomunda düşük riskli histoloji ve uzak metastaz: Klinikopatolojik ve moleküler karakteristikler

Xu B, Tuttle RM, Sabra MM, Ganly I, Ghossein R.

Özet

Amaç: Uzak metastaz iyi diferansiye tiroid kanserinde nadir görülen bir durumdur. Bu çalışmanın amacı düşük risk histolojili olup metastaz yapmış primer tiroid karsinomunun klinik, patolojik ve moleküler özelliklerinin analiz edilmesidir.

Metot: Uzak metastazı bulunan gros ekstratiroidal ekstansiyon, ekstensif vasküler invazyon veya belirgin lenf nodu metastazı olmayan iyi diferansiye tiroid kanseri kohortuna detaylı bir klinikopatolojik tarama ve hedeflenmiş ileri-jenerasyon sekanslama uygulandı.

Bulgu: Düşük risk histolojik özellikli primer iyi diferansiye tiroid kanserinde uzak metastaz nadir bir durum olup metastatik non-anaplastik tiroid kanserinin sadece %3’ünü oluşturur. Çalışmaya  dahil edilme kriterlerine sahip 15 vakanın tamamında tanı anında uzak metastaz mevcuttu. Bu vakaların çoğu (11/15) papiller tiroid karsinomunun foliküler varyantı (özellikle enkapsüle form, n=8) iken, diğer 2 vakanın enkapsüle Hürthle hücreli karsinom, 1 vakanın enkapsüle foliküler karsinom ve 1 vakanın da enkapsüle papiller karsinomun klasik varyantı olduğu görüldü. 12 enkapsüle karsinomdan 10’unda kapsüler invazyon varken vasküler invazyon yoktu. Tümörlerin %92’sinin ekstensif intratümoral fibrosis gösterdiği görüldü. Sekans analizi yapılan 8 tümörde, Ras mutasyonun en fazla olduğu (5/8), TERT promotor mutasyonunun ise yüksek oranda prevalan (6/8) olduğu görüldü. Dört vakada TERT promotor mutasyonunun RAS ve BRAF mutasyonuna eşlik ettiği bulundu. BRAF mutasyonlu klasik papiller karsinom varyantının da uzak metastazla kendini gösterebileceği ancak bunun daha nadir olduğu (1/8) görüldü. 15 vakanın 11’inde klinisyen klinik bulgulara bakarak uzak metastaz tanısı koyabildi. Genotipleme yapılan insidental vakaların ¾’ünde TERT promotor mutasyonu bulundu.

Sonuç: Düşük risk histolojili primer tiroid karsinomunda uzak metastaz gelişirse bunlar neredeyse daima tanı anında mevcuttur. Bunların çoğunluğunu sadece kapsüler invazyonu olan PTK’nın enkapsüler foliküler varyantı oluşturur. TERT  promotor mutasyonları genel olarak PTK’dan daha yüksek oranda görülür ve histolojik olarak düşük riskli bu primer karsinomlardaki agresif davranışı açıklamaya yardımcı olabilir.

 

Thyroid. 2017 May;27(5):626-631.

Tiroid kanserli hastalarda ekstratiroidal ekstensiyon sağkalım azalmasıyla ilişkilidir

Linda M. Youngwirth, Mohamed A. Adam, Randall P. Scheri, Sanziana A. Roman, and Julie A. Sosa

Özet

Amaç: Ekstrartiroidal ekstansiyonlu (ETE) tiroid kanser hastalarının daha ileri evre tümörlere sahip olduğu düşünülür. Ancak, ETE’nun hasta sonuçlarına etkisi ile ilgili veriler kısıtlıdır. Çalışmanın amacı tiroid kanserinde ETE ile sağkalım arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.

Metot: Ulusal Kanser Veri tabanı (1998-2012) diferansiye ve medüller tiroid kanserli yetişkinler açısından tarandı. Hastalar üç gruba ayrıldı. ETE olmayan grup (T1 ve T2 tümörler), minimal ETE (4 cm. den küçük T3 tümörler) ve ekstensif ETE (4 cm.den küçük T4 tümörler). Hasta demografik, klinik ve patolojik faktörleri tüm hastalar için değerlendirildi. Cox proporsiyonel hazard modeli sağkalım üzerinde etkisi olabilecek faktörlerin tanımlanabilmesi için her histoloji tipi için ayrı olarak geliştirildi.

Bulgular: Toplam olarak 241,118 diferansiye tiroid kanserli hastanın dahil edilme kriterlerini karşıladığı görüldü. Bunların %86.9’unda ETE yokken, %9.1’inde minimal ETE, ve %4.0 ekstensif ETE vardı. ETE olmayan hastalarla karşılaştırıldığında minimal ve ekstensif ETE’de daha büyük tümör boyutu (sırasıyla, 1.4 cm vs. 1.8 cm ve 2.0 cm), daha fazla lenfovasküler invazyon (sırasıyla,%8.6 vs. %28.0 ve %35.1),daha fazla pozitif sınır  (sırasıyla, %6.1 vs. %35.2 ve %45.9,) ve daha fazla rejyonel lenf nodu metastazı  (sırasıyla % 32.5vs. %67.0 ve %74.6; tüm p<0.01) tespit edildi. Uygun hesaplamalar sonrası, minimal ETE (hazard oranı [HR]=1.13; p<0.01) ve ekstensif ETE’nun (HR = 1.74; p < 0.01) diferansiye tiroid kanserli hastalarda daha kötü sağkalımla birliktelik gösterdiği görüldü. Çalışma kriterlerini karşılayan medüller tiroid kanserli toplam 3415 hastanın %87.9’unda ETE yokken, %7.1’inde  minimal ETE ve % 5.0’inde ekstensif ETE bulundu. ETE olmayan hastalarla karşılaştırıldığında minimal ve ekstensif ETE varlığının daha büyük tümör boyutu  (sırasıyla, 1.7 cm vs. 2.2 cm and 2.2 cm,), daha fazla lenfovasküler invazyon (sırasıyla, %19.2 vs. %68.9 ve %79.3), daha fazla pozitif cerrahi sınır (sırasıyla, % 5.8 vs. %44.1 ve %51.9), ve daha fazla rejyonel lenf nodu metastazı (sırasıyla, %39.0 vs. %  90.5 ve %94.4; tüm p < 0.01) ile birliktelik gösterdiği bulundu. Gerekli hesaplamalar sonrası ekstensif ETE’nin (HR = 1.63; p = 0.01) medüller tiroid kanserinde sağkalım üzerinde olumsuz etkili olduğu tespit edildi.

Sonuç. Diferansiye ve medüller tiroid kanserli hastalarda ETE sağkalım üzerinde negatif etkili olup, bu veriler ETE’nun tiroid kanser tedavi rehberlerine dahil edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. 


Ann Surg Oncol. 2017 Feb 3. 

N1b papiller tiroid kanserinde kontrolateral lateral lenf nodu metastazının paternleri, prediktif faktörleri prognostik etkisi

Seo Ki Kim, MD, Inhye Park, MD, Nayoon Hur, MD, Musaed Rayzah, MD, Jun Ho Lee, MD, Jun-Ho Choe, MD, PhD, Jung-Han Kim, MD, PhD, and Jee Soo Kim, MD, PhD

Özet

Amaç: N1b papiller tiroid karsinomunda (PTK) bilateral lateral lenf nodu metastaz (LLNM) insidansı %40’lara kadar bildirilse de, sadece bir kaç çalışma kontrlateral LLNM karakteristiklerini irdelemiştir. Bu nedenle, çalışma  N1b PTK’da konrtlateral LLNM’li hasta karakteristiklerini incelemeyi amaçlamaktadır. 

Metot: Bu çalışmada 1997-2015 arasında N1b PTK nedeniyle modifiye boyun diseksiyonu uygulanmış 834 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı.

Bulgular: 834 hastanın 728’inde (%87.3) unilateral LLNM, 106’sında  (%12.7) bilateral LLNM olduğu görüldü. N1b PTK hastalarında kontrlateral LLNM için bağımsız prediktörler olarak erkek cinsiyet (adjusted odds oranı [OR], 1.647; p = 0.039), tümörün 4 cm ‘den büyük olması  (adjusted OR, 6.700; p 0.001), multiplisite (adjusted OR, 1.754; p = 0.040), bilobar tutulum (adjusted OR, 1.971; p = 0.010), ve bilateral santral LN metastazı (CLNM) (adjusted OR, 2.829; p = 0.025) bulundu. Ayrıca, kontrlateral LLNM’nın genel (adjusted hazard oranı [HR], 1.943; p = 0.016) ve lateral boyun (adjusted HR, 2.246; p = 0.015) lokorejyonel rekürens riskini anlamlı düzeyde arttırdığı görüldü.

Sonuç: Preoperatif periyodda, erkek hastalarda, 4 cm.’den büyük, multiplisite gösteren, bilobar tutulum yapmış ve/veya bilateral KLNM olan N1b PTK hastalarında kontrlateral lateral boyunun dikkatli değerlendirilmesi gereklidir.  Postoperatif dönemde ise N1b PTK hastaları kontrlateral LLNM varlığı doğrultusunda tekrar kategorize edilmeli ve dikkatli takip protokollerine dahil edilmelidir.  

 

 Ann Surg Oncol (2017) 24:1540–1545

Yüksek şüphe taşıyan ultrasonografik özelliklere sahip subsantimetrik tiroid nodüllerinde aktif takip için prediktif faktörler

Hye Mi Gweon, Eun Ju Son, Jeong-Ah Kim, Ji Hyun Youk.

Özet

Amaç: Bu çalışma yüksek şüpheli ultrasonografik (US) özelliklere sahip subsantimetrik nodüllerin akıbetlerini değerlendirmek ve malignite ile agresif biyolojik davranışa eşlik eden prediktif faktörlerin belirlenerek aktif takibe uygun adayları tanımlamak için dizayn edilmiştir.

Metot: Haziran 2011 ve Aralık 2013 arası US-rehberlikli iğne biyopsisi ve takiben cerrahi ya da en az 2 yıl süreli US takibi yapılmış 1866 yüksek şüpheli sonografik özellikli tiroid nodülü değerlendirilmiştir. Multivariyat lojistik regresyon analizi ile malignite oranı ve agresif biyolojik davranışa eşlik eden bağımsız klinik karakteristikler ve US özellikleri değerlendirilmiştir.

Bulgular: 1866 subsantimetrik tiroid nodülünün 821’inin (%44.0) benign, 1045’inin (%56.0) ise malign olduğu görüldü. 45 yaşından küçük olmak, mikrokalsifikasyon varlığı ve US’da en/boy oranının boy lehine artması subsantimetrik nodüllerde bağımsız olarak malignite ile birliktelik göstermekteydi (P<0.05). Değerlendirilen 1041 papiller mikrokarsinomun multivariyat analizinde erkek cinsiyet, mikrokalsifikasyon varlığı ve US’da en/boy oranının boy lehine artması ise bağımsız olarak lenf nodu metastazı ve ATA intermediat risk ile birliktelik göstermekteydi (P < 0.01).

Sonuç: Yaşın 45’ten küçük olması, erkek cinsiyet, mikrokalsifikasyon barındırmak, US’da boyu eninden uzun şekle sahip olmak subsantimetrik nodüllerde aktif takip adayları için uygun faktörler değildir.

 

Ann Surg Oncol. 2017 Jan 26. 

Klinik negatif boyunda patolojik olarak pozitif lenf nodlarının etkisi: Papiller tiroid kanserli 39.301 vakanın analizi

Ewa Ruel, MD  Samantha Thomas, MS, Jennifer M. Perkins, MD, MBA, Sanziana A. Roman, MD, and Julie A. Sosa, MD, MA

Özet

Amaç: Klinik olarak lenf nodu tutulumu olmayan  (cN0 LN) ancak patolojik olarak metastatik santral LN (pN1a) barındıran düşük riskli papiller tiroid kanserinin tedavisi konusunda kesinleşmiş veriler bulunmamaktadır. İncelenmiş santral LN sayısı, radyoaktif iyot (RAI) uygulaması ve sağkalım cN0 hastalarda patolojik nod evresi açısından; pN0 (negatif), pNx (bilinmeyen) ve pN1a (patolojik olarak pozitif), karşılaştırıldı. 


Metot: Preoperatif cN0 olan 1cm‘den küçük PTK’lu yetişkin hastalar Ulusal Kanser Veri tabanı (2003-2011) yardımıyla cerrahi patoloji sonuçları doğrultusunda, univariyat ve multivariyat uyarlamalar yapıldıktan sonra karşılaştırıldı. Genel sağkalım Kaplan–Meier eğrileri, log-rank testi, and Cox proposyonel hazards modeli kullanılarak incelendi.

Sonu: 39,301 hastanın medyan tümör boyutunun 1.9 cm. olduğu, pN0 ile karşılaştırıldığında pN1 hastalarda incelenen LN sayısının daha fazla olduğu, (pN1a medyan = 5 LN iken  pN0 medyan = 2 LN; p < 0.0001), medyan olarak cerrahi rezeksiyonda iki santral LN’nun pozitif olarak bulunduğu görüldü. pN0 ile karşılaştırıldığında pN1a hastaların %78 oranında daha fazla RAI aldığı (odds oranı 1.78, 95% güven aralığı [CI] 1.65–1.91; p < 0.0001). RAI alınmasına bağlı ayarlamalar sonrası, genel sağ kalımda gruplar arasında fark olmadığı görüldü (p = 0.72). RAI tedavisinin artmış genel sağ kalımla birliktelik gösterdiği (hazard oranı 0.78, 95% CI 0.62–0.98, p = 0.03), ancak RAI etkisinin pN evresine göre farklılık göstermediği (interaksiyon p = 0.67) görüldü.

Sonuç:  cN0 PTK’da pN tanısı pozitif olan hastalarda negatifle karşılaştırıldığında  daha çok sayıda LN incelendiği bulundu. Beklenmedik santral nodal metastazlı cN0 PTK hastaları daha fazla oranda RAI tedavisi alırken, bu hastalar arasında sağkalım farkı tespit edilmedi.